CONATUS
İstasyonlar Bazı kadınlar sever beklemeyi hayatı bir yüzüğü Haziran ışığında bir dokunuşu güneşle şifalanmayı başka bir kadının sesini bekler tamamlanmak için ellerini çözsün sözcüklerini seçsin diye akışına yön versin çığlıklarına ses olsun diye bekler başka bir uyuyana geleceğini geçmişini hatırlatması için. Bazı kadınlar yanlış istasyonda doğru treni bekler sabahın dar geçitlerinde bekler haykırışını öğlenin çöküşünü gecenin. Bazı kadınlar aşkı bekler dik durmak için kendine vadedilen çocuktan bekler toprağa ekmediklerini biçip hasat etmesini doğum için sancıyı bekler bir okun ucu olmayı şimdinin kalbine nişan alan ama o hiç olduğu yerde kalmaz ki. Bazı kadınlar hayalleri bekler çıplakken hoş karşılanmadıkları yerlere geri gelmeyen hayalleri hep ziyaret etmeyi istedikleri yerlere çağrılıp davetlerin yinelenmesini. Bazı kadınlar kendini bekler bir sonraki köşede ve boşluğu huzur zanneder ama yaşamanın karşıtı yaşamamaktır yalnızca ve umursamaz yıldızlar. Bazı kadınlar bir şeyi bekler değişsin diye ve hiçbir şey değişmez bu yüzden onlar değiştirirler kendilerini.
Conatus Kim ki bir kadınlar gününde beni halefi ilan etti Bilir benim bir şeyin devamı olmayı değil Benim sadece ben olmayı istediğimi Bazen bir kadın olmayı bile istemem Erkek olmayı dilediğimden Keşke kadın doğmasaydım yakınmasından değil Bir şey olmak istemediğimden O şeyi evirip çevirip bir şeyin anlamını bulmaktan Bu arayışı cinsî varoluşa yeğ tuttuğumdan Ben bu yolla olan Bu yolla olmayan şey Ben binlerce anlam yükleyen kendine Yine de Yıkan kendini Ben kendini yerden kaldıran İşin sonunda yerden kaldırıp Sonra öldüren yine Her seferinde En yüksek ateşleri yakan Kazanlar kaynatan gökyüzüne Ben cadıyı kazana atan cadı Ben Doymayan Kıyan Yani Gidip öldüren doğurduğunu Bak dedim Ben bir rüya değilim Gerçeğim ben Ta geçmişten getirdiğim tutulabilen elim bu bak Ve tekrar öpülebilen bir ağızla. Ben bir ata benzemem Benzemiyorum evet ama Neden dizginliyorum kendimi? Ben bir yutağa sahibim de Yutmak zorunda mıyım kendi deyişimi Öfkem varsa da -ki herkes bir gün bulur öfkesini- Sesimi kulağımda yırtmak benim işim değil Ellerim çözülü diye gitmeli miyim gözlerim bağlı Yürümenin kör adımını ben mi atmak zorunda kaldım? Zaman dedi zaman Zamanla dedi yani Beni gelmeyecek olanı beklemeye işte böyle dikti Kim boynuma geçirdi zamanı da Bana sabır diye belletti kurumayı Yularımı dişleye dişleye kopardım da Şurda iki adım atmadım Bana göre at size göre kısrak Bana göre tay size göre at Kimin kime dişinin geçeceği uygulamalı toynak sosyolojisi Ekmek bölüşmesine benzemez bazı kavgalar Dansımı paylaşmamak mesela Dans etmemek değildi Konuşmamak susmak değildi Aynı noktaya dönmek yürümemiş olmak değildi Uyumak günü bitirmek değildi Hapsolmak kapanmanın sonuna çıkan değildi Ben bir önceden doğmadım Kısrağın doğurduğu bir tay gibi düşmedim toprağa Ben bir amaçla, bir amaçtan gelerek bir amaca doğru giden şey değil Ben kendini bulmanın içinde yürüyen şey Ve aynı zamanda İçinde yürüyeni yürüten o şey Ben bir seleften türemem Ben, benim neden yapıldığımı bulamamaktan doğdum.
Şiir: Audre Lorde / Monica Papi
Müzik-ses tasarımı: Tolga Balcı
Video: Özgür Demirci
Okuyan: Annick Yerem / Monica Papi
Kurgu: Özgür Demirci
Çeviri: Merve Ünsal & Monica Papi
Düzelti: Özge Somersan
Teşekkürler: Ayşegül Kurtel, Recep Tuna, Ümit Özmen, Pınar Kazgan