HAFİF KOPYA / LIGHT COPY
Y-FAKTÖRÜ o bana suda bir şey aramakta yardım etti. yaşamımdaki saklanmış şey bulundu. bir inci kolye dizdim kadın olmanın anlamını düşündüm. onun için elinde çam dalı tutan bir gelin olmak isterdim. yok aşk değil, uyuşmak, anlaşmak bütün o boktan şeyler değil. yok yok aşk değil, aşk hiç değil. onun bir sözcüğüyle yaşamımda yer alan her şeyi çöpe atmak isterdim. gelgelelim aşk değil bu, aşk hiç değil. bir şey arayan bir kadının aradığı şeyle karşılaştığında kendine iskambillerden kurduğu bir hayatın yıkılması gibi bir şey bu. Doppler etkisi... ONA YAKLAŞARAK YOK OLDUM. yaşamımdaki Y-faktörü yok oldu. yok aşk değil bu, aşk hiç değil. beta ışınına dönüşmek belki ama aşk değil hep böyle kaybederek mi galip oluyor o? hep böyle umarsızca kendini silerek? hiçbir şey beklemediği için mi benden, ben her şeyimi vermek istiyorum ona? yoksa benden daha çok üzülmesi mi eski yaralarıma? ama kaldı mı böyle kişiler şimdi, ben mi yapıyorum kafamda yanılsama? tende kalan bir parıltı belki aradığım şeyi bulduğumda karşıma çıkan eter hep o aradığım gizemli pürlük –TADZİO– nasıl tanımam onu karşıma çıkarıldığında nasıl asetonlamam beynimi nasıl çam yeşili bir eter ve etera gözlerini hep ayak uçlarına dikip durduğunda belki Tadzio da değil o belki başka bir şey gizli tutulması gereken bir şey ama nasıl tanımam onu karşıma çıkarıldığında. enerjiye bağlanınca rastlantılar derin bir anlam kazanıyor: esrarengiz peru yazmalarının 9 sezgisinden ikincisi söylüyor bunu. gözlerimi kapadığımda nasıl bir sitar ve eter ve etera yok yok aşk değil bu, aşk hiç değil saf olana duyulan çılgın bir tutku bu kuğu sürülerine duyduğum özlem yüreğime eldiven gibi geçen bir şey eskiden önemsediğim ne varsa şiirim, dostlarım hatta gururum hepsi iskambil kâğıtları gibi yıkılıyor ve belki de ben ilk kez âşık oluyorum.
HAFİF KOPYA Bana klorofil veren Suyu halkalandıran Yeşil kalp attıran Damla damla serum aktaran Saz ördüren, kimono diktirten Kalıbına tam sığacağım o yumuşak deriden pabuçlarla Nehre koşturan Vardıran Ölü bir kişi kadar Ölü derisi bir meyvenin Pamuklanan yüzeyi, yeşillenen pürtüğü Zımparadan üretilmiş Yaşamanın hafif kopyası Üreyerek olduğuna göre Henüz klon varlık değil Bu yüzden Bıçakla davranıyorum Ve emin olmak istiyorum Damardan atan sıcağına yaklaşmaya Ondan her yüz bulduğumda Ekşitiyor kendi kendine Kesip daldığım yeri. Kesip atamam Çünkü kesip atamıyorum hiçbir şeyi Yoğurt mayalayamıyorum Kucağımdaki bayatlıkla —Oturuyorum. Yerde otururken kendi kucağıma düşüyorum Devrilenleri topluyorum kollarıma Bu bir ruh deneyimi, bu bir dil ayrılması, bu zihnin jimnastiği Geçmişe kavuşup bugüne gelip Yarına varamıyorum Benden gizlenenleri kazıya kazıya Toprağı delip kullandığım sıkıntı demirini Bana karşı bana tutan. Çöpten topladığım zerzevat, çelik, karton Ne varsa dünyada plastik olmayan Çöp suyunda bekletilmiş her şey gibi Durmadan nefes alan Ve bunu dışına dalga dalga yayan. Benle yaşamayı çaktırmıyor bana, çaktırmıyor etrafa ve çaktırmıyor kendine. Ve göremiyorum benden gizlediğini Hep çantasında dolaştırıyor Bana klorofil veren nefesleri
Şiir: Lale Müldür / Monica Papi
Müzik-ses tasarımı: Tolga Balcı
Video: Özgür Demirci
Okuyan: Lale Müldür / Monica Papi
Kurgu: Özgür Demirci
Çeviri: Merve Ünsal
UR Collective Kültür için Alan tarafından desteklenmektedir. // UR Collective is supported by Spaces of Culture.