HAFİF KOPYA / LIGHT COPY

nazireler

HAFİF KOPYA / LIGHT COPY

Y-FAKTÖRÜ 
 
o bana suda bir şey aramakta
yardım etti. yaşamımdaki
saklanmış şey bulundu.
bir inci kolye dizdim 
kadın olmanın anlamını düşündüm. 
onun için elinde çam dalı
tutan bir gelin olmak isterdim.
yok aşk değil, uyuşmak, anlaşmak 
bütün o boktan şeyler değil. 
yok yok aşk değil, aşk hiç değil. 
 
onun bir sözcüğüyle yaşamımda
yer alan her şeyi çöpe atmak isterdim. 
gelgelelim aşk değil bu, aşk hiç değil. 
bir şey arayan bir kadının aradığı şeyle
karşılaştığında kendine iskambillerden
kurduğu bir hayatın yıkılması gibi
bir şey bu. Doppler etkisi...
ONA YAKLAŞARAK YOK OLDUM.
yaşamımdaki Y-faktörü yok oldu.
yok aşk değil bu, aşk hiç değil. 
 
beta ışınına dönüşmek belki
ama aşk değil
hep böyle kaybederek mi
galip oluyor o? 
hep böyle umarsızca
kendini silerek?
hiçbir şey beklemediği için mi
benden, ben her şeyimi vermek
istiyorum ona?
yoksa benden daha çok
üzülmesi mi eski yaralarıma?
ama kaldı mı böyle kişiler şimdi,
ben mi yapıyorum kafamda yanılsama? 
 
tende kalan bir parıltı belki
aradığım şeyi bulduğumda
karşıma çıkan eter
hep o aradığım gizemli pürlük –TADZİO– 
nasıl tanımam onu karşıma çıkarıldığında
nasıl asetonlamam beynimi 
nasıl çam yeşili bir eter ve etera
gözlerini hep ayak uçlarına dikip durduğunda 
 
belki Tadzio da değil o
belki başka bir şey
gizli tutulması gereken bir şey
ama nasıl tanımam onu
karşıma çıkarıldığında. 
 
enerjiye bağlanınca
rastlantılar derin bir anlam
kazanıyor: esrarengiz peru
yazmalarının 9 sezgisinden
ikincisi söylüyor bunu.
gözlerimi kapadığımda
nasıl bir sitar ve eter ve etera
yok yok aşk değil bu, aşk hiç değil 
 
saf olana duyulan çılgın bir tutku bu
kuğu sürülerine duyduğum özlem
yüreğime eldiven gibi
geçen bir şey 
eskiden önemsediğim ne varsa
şiirim, dostlarım hatta gururum
hepsi iskambil kâğıtları gibi
yıkılıyor 
ve belki de ben ilk kez âşık oluyorum. 
HAFİF KOPYA
 
Bana klorofil veren
Suyu halkalandıran
Yeşil kalp attıran
Damla damla serum aktaran
Saz ördüren, kimono diktirten
Kalıbına tam sığacağım o yumuşak deriden 
pabuçlarla
Nehre koşturan
 
Vardıran
 
Ölü bir kişi kadar
Ölü derisi bir meyvenin
Pamuklanan yüzeyi, yeşillenen pürtüğü
Zımparadan üretilmiş 
Yaşamanın hafif kopyası
Üreyerek olduğuna göre 
Henüz klon varlık değil
 
Bu yüzden 
Bıçakla davranıyorum 
Ve emin olmak istiyorum
Damardan atan sıcağına yaklaşmaya
Ondan her yüz bulduğumda 
Ekşitiyor kendi kendine 
Kesip daldığım yeri.
Kesip atamam 
Çünkü kesip atamıyorum hiçbir şeyi
Yoğurt mayalayamıyorum 
Kucağımdaki bayatlıkla
—Oturuyorum. 
 
Yerde otururken kendi kucağıma düşüyorum
Devrilenleri topluyorum kollarıma
Bu bir ruh deneyimi, bu bir dil ayrılması, bu zihnin jimnastiği
Geçmişe kavuşup bugüne gelip
Yarına varamıyorum
Benden gizlenenleri kazıya kazıya
Toprağı delip kullandığım sıkıntı demirini
Bana karşı bana tutan.
Çöpten topladığım zerzevat, çelik, karton 
Ne varsa dünyada plastik olmayan
Çöp suyunda bekletilmiş her şey gibi
Durmadan nefes alan 
Ve bunu dışına dalga dalga yayan.
 
Benle yaşamayı çaktırmıyor bana, çaktırmıyor etrafa
ve çaktırmıyor kendine.
Ve göremiyorum benden gizlediğini
Hep çantasında dolaştırıyor
Bana klorofil veren nefesleri

Şiir:  Lale Müldür / Monica Papi 
Müzik-ses tasarımı: Tolga Balcı
Video: Özgür Demirci 
Okuyan: Lale Müldür / Monica Papi
Kurgu: Özgür Demirci
Çeviri: Merve Ünsal

UR Collective Kültür için Alan tarafından desteklenmektedir. // UR Collective is supported by Spaces of Culture.